Aslında bu konuda hiç yazmak istemiyorum. Ne yaparsınız ki; deprem bu ülkenin bir gerçeği. Dünyada en çok ve en şiddetli depremlerin yaşandığı 4. ülke konumundayız. Deprem bilgileri ala ala adeta hepimiz birer deprem uzmanı olduk.
Peki, bugün, yarın, gelecek yıl, on yıl yirmi yıl sonra olacak depreme hazır mıyız? Bence sorulası gereken soru bu olmalıdır. Köşe komşum Salih Kılınç Ağabey yine bir gazetecilik olayına imza atı. Kahramanmaraş depremi sonrası Uşak’taki okul binalarının olası bir depreme karşı sağlamlığını araştırdı ve yüreklerimize az da olsa su serpti.
Salih Ağabey’in yazılarında aklım şu konuya takıldı: Başta okullar olmak üzere kamu binalarının güvenirliliğini hepimiz sorguluyoruz da hiç oturduğumuz evin ya da işyerimizin bulunduğu binaları sorgulamak aklımıza geliyor mu?
Ekonomik nedenler binamızın güvenliğini sorgulamamıza izin vermiyor
Bu konuyu ekonomik yönden irdelemek istiyorum. Hepinizin malumu olduğu üzere ülkemiz 6 Şubat Kahramanmaraş depremi öncesi de birkaç yıldır ekonomik yönden sıkıntılar yaşıyordu. Bu sıkıntıların üzerine depremin bindireceği ekonomik yükte eklenmeye başladı.
Depremzedelerin batı illerine doğu göç etmesiyle her şeyin fiyatı bir anda arttı. Uşak’ta özellikle ev fiyatları ve kiralar neredeyse ikiye katlandı. Deprem öncesi ederi 1, 1,5 milyon lira olan daireler şimdi, en aşağı 2,5, 3 milyon TL den satılmaya başlandı. Kiralar ise özellikle Uşak’ın güney semtlerine en beğenmediğiniz evlerde bile 2500 – 3000 liradan verilmeye başlandı. Dikkat edin, en beğenmediğiniz evlerin en alt limitinden bahsediyorum.
Bu durumda insanlar ev ve işyerlerinin sağlamlığını hangi bütçe ile kontrol ettirsin? Mütevazi bir binanın bile kontrolü için en az 3 bin, 5 bin TL gibi bir kontrol ücreti maliyetine katlanmak zorunda. Hadi bu rakamı bir şekilde öder diyelim.
Ya binası çürük çıkar da güçlendirmesi gerekiyorsa ne olacak? Maliyeti en fazla 850 bin – 1 milyon TL olan bir binanın güçlendirilmesi için 300 bin ile 400 bin TL gibi para harcamayı gözden çıkarması gerekiyor. Bir başka deyişle güçlendirme için harcanacak bedelin bir sınırı yok.
Ev sahibi; “Bana ne nasılsa kiracı oturuyor” diyor
Binalarda kiracı olarak oturanlar bu durum karşısında çaresiz kalıyor. Ev sahipleri de çıkarılan bu maliyet karşısında; “Bu kadar parayı niye ödeyeyim? Evet ev benim ama içerisinde nasılsa kiracı oturuyor” mantığı ile hareket ediyor.
Uşak’ta ve Türkiye genelinde binaların sağlamlığı konusunda ekonomik bedellerinden dolayı ciddi bir başvuru olmadığını düşünüyorum. Evet, Uşak deprem bölgesinde değil, altında büyük deprem üreten fay hattı yok. Ama adı üzerinde deprem bu. Olmayacağının hiçbir garantisi yok. Aslında kentimizdeki bütün binaların sağlamlığını kontrol ettirmek gerekir ki; geceleri rahat rahat uyuyalım.
Yukarıda arz ettiğim üzere bu işin ekonomik boyutu yüzünden parası olan da olmayan da yaptırmak istemiyor. Bu yüzden çocuklarımızım okul güvenliğini, her gün işimizin olduğu valilik, belediye ve diğer resmi dairelerin depreme dayanıklı olup olmadığını, daha doğrusu can güvenliğimizin olup olmadığından çok haklı olarak endişe duyuyoruz.
Ama, her gece uyuduğumuz, eşimizin çocuğumuzun 24 saat vakit geçirdiği evimizi veya sabahın köründen akşamın karanlığına kadar çalıştığımız işyerinin güvenliğini ekonomik kaygılardan dolayı yaptıramıyoruz.
Camilerimiz depreme dayanıklı mı?
Elhamdülillah, alnımız 5 vakit secdeye değmese de Cuma, bayram ve kandillerde camilere giderim. Dini vecibelerimi yerine getirmeye çalışırım. Ama cem olduğumuz camilerin depreme dayanıklılığını da çok merak ediyorum. Uşak’ta bu konuda bir araştırma yapılmış mı? Merak ediyorum.