6 Şubat Kahramanmaraş depreminin acıları hâlâ çok taze…

Bu depremde 15 milyon insan ve 4 milyon yapı etkilendi.

 Bizlerin ise yüreği deprem bölgesinde, fiziken kendimiz buradayız. Acılar hep taze, yürekler daima sızlıyor. Üzülüyoruz, çok bir şey de yapabildiğimiz söylenemez. Çoğunlukla çaresizlikle izliyoruz.

 Deprem bölgesinin dışındaki bizler de sadece konuşuyoruz. Birçok sivil toplum örgütün de depremle ilgili toplantılar yapılıyor, ilgili ya da bilgili olup olmayan konuşmacılar çağırılıp depremle ilgili konuşturuluyor.

 Televizyonumuz açınca, programlardaki herkes fay ve deprem uzmanı. Bu konuda ise neredeyse konuşulmayan hiçbir şey kalmadı. Sanırım, ülkenin diri aktif tüm fayları büyüklükleri şiddetleri yataya atımları gibi konular. Televizyonlarda konuşuldu. Halkımız da kendi arasında kahvelerde hep fay hatlarını konuşur oldu

 1999 depreminden sonra da bu konular çok konuşulmuştu. Bizler de bu konular çok konuşuluyor diye düşünerek depreme hazırlık yapıyoruz sanmıştık. Fakat konuşmaların hep lafta kaldığına ve icra edilmemiş olduklarına tanık oluyoruz.

 Konuşmak için konuşmak, sohbete konu olsun diye konuşmak, depremi sanki bir magazin programına dönüştürdü

Herkes çokça konuşuyor. Fakat bu konuda konuşması gereken inşaat mühendisleri ve inşaat mühendisliği hocaları az konuşuyor…

Neden az konuşuyorlar?

 Daha deprem sıcak bir konu. Sahadan bilgi toplamaya devam ediyorlar. Toplanan bilgiler analiz edilecek, yapılan yanlış ve hatalar anlaşılacak, sonra hatalar süzgeçten geçirilip nihai bilgi haline getirilip yayınlanacak ve sonrasında bu konular halka aktarılacak.

 İnşaat mühendislerinin anlatımlarında pek magazinsel bir konu yok. Bu yüzden de bize soran çok yok. Sözde halkı bilgilendirilen programlara davet edilmiyoruz. Çünkü gerçekleri söyleyeceğiz. Neler söyleyeceğiz ki bizi uzak tutuyorlar. Bizim söylediklerimiz birçok kişiyi rahatsız edecek. Birçok kişinin maddiyatına dokunacak. O yüzden bizi konuşturmuyorlar. Konuşamıyoruz ya da konuşmamıza imkan vermiyorlar…

 Bize de söz verilir ise bizler neler konuşuruz? Deriz ki; birçok imar affı oldu en önemlileri 1984 yılında 2981 sayılı kanun ile ve de 2017 ise imar barışıyla konutlar affedildi deriz. Hatta, 5 Şubat günü halkımız yeni imar barışının ne zaman geleceğini kuralların neler olacağı diye konuşuyordu. “Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 4 önergeden hangisi nasıl kabul edilir?” diye düşünüyordu. Bugün ise deprem gerçeğini konuşunca bu konu unutuldu

 Deprem yıkımının içinde fay hatları hariç neler var? Bir göz atalım:

 Yanlış yerde yapılan yapılanmalar, tarım arazisi olacak yerler konut yapılmasına açılmış.

 İmar affı ya da imar barışı ile affedilmiş çok fazla kaçak yapı ya da hatalı müdahaleler olmuş. Yapılar. (Kolon kesme, tüm katlarda devam eden duvarların kaldırılması gibi) mesleki eğitimin yetersizliğe, konut sektörünün sermaye esaslı olarak dizayn edilmesi, binaların daha fazla alan işgal edebilmesi için kuralları hiçe sayan hale gelinmesi, yapıların projesinin depreme göre değil sermayeye göre dizayn edilmesi…

Marmara Depremi’nin yaşandığı 1999 yılından bugüne kadar geçen 24 yılda yapmadığımız hazırlığı, ne kadar zamanda yapacağımız pek belli değil. Belki de belki de içimizdeki umut tükendi. Süreç kısaldı

 Bilincimizi yenilemeden, eğitim düzeyimizi bir üste çıkarmadan, kanunları doğru uygulamak için mücadeleci olmadan bu sürecin başarılı olma şansı yok.

Hemen içimizdeki umut sönmesin. En kısa zamanda bizler bilincimizi yenilemeliyiz ve başımızı sokacak ev değil, güvenli çevreye duyarlı yapılarda yaşamak için mücadele etmeliyiz.